Nerde okumuştum bilmiyorum, hani insanın tüm hayatı boyunca aklının bir köşesinde kalacak anonim cümleler vardır ya, bu da onlardan biri sanırım. İyi bir yalan kusursuz bir hafıza gerektirir.
Doğarken işaretlenmiş bir neslin çocukları olduğumuza inanıyorum bazen. Kimi zaman tanrının hediyesi, kimi zaman ise bir lanet olarak gördüğüm özellikler bahşedilmiş bizlere. Aralarından bir tanesi var ki son zamanlarda kafamı çok fazla meşgul ediyor. Kafanızın içinde bir yerlerde bir kayıt makinesi düşünün. Karşınıza çıkan her yeni insanda içine yeni bir kaset konuyor ve kayıt başlıyor. O insanın sizinle olan her iletişimde kasedine yeni bir şeyler ekleniyor. Bir tane de asistanınız var o kayıt makinesinin başında; atanmış tek bir göreviyle. Sarfedilen her cümlede, tüm kasedi inceleyip o cümlenin doğruluğunu kontrol ediyor. Bulduğu her uyuşmazlıkta, binlerce cümle arasındaki her çelişkide masanıza bir sabıka dosyası bırakıyor. O kadar dikkatli, o kadar detaycı ki en ufak bir şey bile kaçmıyor gözünden. Tüm kaynaklarınızı tüketiyor bir yandan ama vazgeçemiyorsunuz, bu güç size tatlı geliyor bir yandan da ağır ağır paranoyaklaşıyorsunuz. Günlerce, aylarca kurmaya çalıştığınız güven köprülerini bir bir imha ediyorsunuz. Yıkılan her köprü ise huzur dünyasından biraz daha uzaklaştırıyor sizi. Karın ağrısı vazgeçilmeziniz oluyor, yemediğiniz her kazık teselliğiniz.
Zamanla görüyorsunuz ki, tıpki tarih gibi, insan yaşamı da tekerrürden ibaret. Söylenen cümlelerde çizgiler keşfetmeye başlıyorsunuz, sizi o kelimelerden alıp karşınızdaki insanın ruhunun derinliklerine, oradan alıp damarlarında akan kana götüren, genetik kodlarını bir bir gösterip oradan parmaklarının dokunuşuna geri getiren. Bir bakıyorsunuz ki her insanın ayrı bir deseni var, kimi basit kimi karmaşık ama hep okunabilen. Okudukça öğreniyorsunuz, öğrendikçe düşünmeye, düşündükçe tahmin etmeye başlıyorsunuz, tahminler tuttukça da ahkam kesmeye. Artık sözler daha ağızdan çıkmadan kasetlere kaydedilmeye başlanıyor, her doğru tahmin ukalalığınızı besliyor. Ben seni tanıyorum demeye başlıyorsunuz, sadece dakikalardır konuştuğunuz insanlara.
Kelimeler detaylara dönüşüyor hep, detaylar ise birleşip desenleri oluşturuyor. Hayatımızı şekillendiren desenimiz oluyor, sonra da kelimelere dökülüyor yaşadıklarımız. İyi bir yalan kusursuz bir hafıza gerektirir diyorlar; fakat lanetimiz buna izin vermiyor, yalancının hafızasına karşı galip gelen daha eski deseni oluyor. Söylenen her yalan geriye yeni bir sabıka kaydı bırakıyor sonra, onlar da birleşip köprüsüz nehirler gibi akıyor, huzur ülkesiyle aramızdaki sınırı belirleyen…