Merhaba,
Bu yazıyı lise eğitimini Türkiye’nin en iyi okullarından birinde, üniversite eğitimini de dünyanın en iyi okullarından birinde tamamlamış, tersine beyin göçü ile ülkemize geri dönerek idealist amaçlar peşinde sekiz senedir koşan bir girişimci olarak yazıyorum. Kim olduğuma ait detayları merak ederseniz, hakkımızda sayfasından öğrenebilirsiniz.
Teknoloji üretmek, müşterilerimizin problemlerini bilişim yöntemleri ile çözmeye çalışmak benim ve ortaklarımın geçim kaynağı. Dolayısı ile aşağıda sizinle paylaşacağım önerilerin çıkış noktası büyük umutlarla kurduğumuz şirketimiz bünyesinde bugüne kadar yaşadıklarımızdan doğmuş “keşke”‘lerdir…
Aslında çok daha kendi halinde,daha çok şirketlerdeki bilgi sermayesi yönetimi hakkında yazacaktım ama gördüm ki aslında makro ölçekte yapılması gerekenler ile mikro ölçekte yapılması gerekenler birbirine çok benziyor. Bu sebeple biraz da haddimi aşarak yazımı genelleştirdim.
Dünyanın değişen düzeninde, içine girdiğimiz yeni çağda (bugüne kadar bilgi çağı yaşadığımızı sanıyorduk ki bence daha çok başındayız) ülkelerin gücünü belirleyen ana etken sahip olduğu bilgi sermayesi olacakken, bu konuda gecikmeden adım atmaya başlanması, hatta bu adımların bir ülke politikası haline getirilmesi gerektiğine inananlardanım. Bu çeşit bir politikanın, oluşturulacak bir ana plan çerçevesinde ilerlemenin ülkeleri nereden nereye getirebildiğini görmek için Güney Kore‘nin son 50 senesini incelemek yeterli olur diye düşünüyorum.
Biz ve etrafımızda benzer profile sahip (genç, bilişim girişimcisi, idealist) tüm arkadaşlarımızın işlerini çok daha iyi ve en önemlisi huzurla yapabilmesini, temel endişelerden mümkün olduğunca uzak katma değer üretebilmesini sağlamak ve dolayısı ile ülkemizin sahip olduğu bilgi birikimini derinleştirebilmek (bilgi sermayesini arttırabilmek) için nelerin değişmesini gerektiğini aşağıda yalın maddeler halinde özetlemeye çalıştım fakat bu listeyi hazırlarken üniversite öncesi hakkındaki yorumlarımı (siyasi fikirlerimin yargımı etkileyeceği endişesi ile) kendime sakladım. Bununla beraber uzmanlık alanım sebebiyle de önerilerimi bilişim alanında bilgi sermayesi oluşturmak etrafına toplandım.
- Ülkelerin kalkınma planlarında önceliklendirilmiş alanlar vardır. Eğer biz ülkemizin teknoloji alanında bilgi sermayesi sahibi olmasını istiyorsak bunu en üst seviyeden açıkca dile getirmeli, teknoloji üretiminin ülkemiz için öncelikli kalkınma alanlarından biri olduğunun her fırsatta altını çizmeliyiz. Bu konuda yapılacak çalışmalara başlamak için en uygun yerlerden birinin üniversiteler olduğunu düşünen biri olarak önerim teknoloji ile ilgili alanlarda öğrenim göreceklere ek devlet bursları verilmesi şeklindedir. Bu şekilde gençlerimizin bu alanlarda eğitim alması teşvik edilecektir.
- Üniversitelere giriş konusunda destek vermenin tek başına yeterli olmayacaktır. Bu sebeple bakanlıklar, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, iş adamları dernekleri ve de üniversitelerin kendileri tarafından ilgili alanlarda her sene büyük ödüllü yarışmalar düzenlemesi öğrencileri öğrenimlerini pratiğe dökmeleri konusunda motive edecektir.
- Yine eğitimin pratiğe dökülmesi amacı ile ilgili alanlarda öğrenim gören öğrencilerin zorunlu staj sürelerinin uzatılması, hatta stajın öğrenimin bir parçası (okulun bir dönemi sadece staj yaparak geçirmesi) haline getirilmesi bu öğrencilerin hem pratik deneyim kazanmasını sağlayacak hem de profesyonel hayata adaptasyonlarını kolaylaştıracaktır.
- Bilişim gibi ülkemizde uzmanlığın henüz olgunlaşmamış olduğu alanlarda faaliyet gösteren ufak çaptaki firmaların en büyük sorunlarından biri istihdam açısından balinalar (telekomunikasyon firmaları, bankalar, çok uluslu bilişim firmaları) ile personele sunulan haklar açısından rekabet edememektir. Tübitak, Teydeb, Kosgeb gibi kurumların destekleri ile bu açıdan bir miktar destek sağlanabiliyor olsa da gözle görülür bir atılım için daha radikal çözümler üretmek gerekmektedir. Önerim giriş kriterleri kolaylaştırılmış bir teknogirişim etiketi modeli oluşturmak, bu etiket sahibi firmalara devlet tarafından insan kaynakları (Gerekirse İşkur içinde bu alana uzmanlaşmış özel bir birim oluşturarak), sigorta primleri ve gelir vergisi konusunda destek verilmesidir. Ağırlıklı olarak tekstil sektörünün faydalandığı Turquality etiketi bu alandaki çalışmalara örnek teşkil edebilir.
- Bilişim alanında geçerli bir patent sistemi kurulmalı, bu alandaki bilişim patentlenemez algısı doğru uzman ekiplerle kırılmalıdır. Bilişim alanında faaliyet gösteren firma, hatta bireylere sahip oldukları patent sayısı üzerinden ek devlet destekleri verilmesi, bu destekleri verirken de yine balina-ufak ve hızlı balık ayrımı gözetilmeli, ufak ve hızlı balıklar için pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. Bununla beraber ülkemizde patentlenmiş ürünlerin ulusal ve uluslararası haklarının korunması için ilgili bakanlıklar altında konusunda uzman özel hukuk birimlerinin kurulması patent kavramına olan güveni arttıracaktır.
- Ülkemizde üretilen bilişim ürünlerinin uluslararası arenaya çıkması konusunda yine teknogirişim etiketi sahibi firmalara mevcut desteklere ek olarak konferans katılım ve yurtdışı toplantı destekleri verilmelidir. Buna ek olarak ülkemizde ilgili bakanlıklar ve yerel yönetimlerin desteği ile yurtdışı teknoloji firmalarının davet edileceği sektörel teknoloji konferansları düzenlenmeli, bu konferanslara teknogirişim etiketi sahibi firmalara ücretsiz katılım hakkı sunulmalıdır. Son olarak yurtdışı ticari ateşeliklere teknoloji alanında eğitimli personel atamaları yapılmalı, bu personelin ana sorumluluğu ülkemizde geliştirilen teknoloji ürünlerinin yurtdışı pazarlara çıkmasını sağlamak olmalıdır.
Bu konuda bugüne kadar ki “keşke”lerimizden çıkardığım öneriler bunlar. Herşeyi devletten bekleyen insan konumuna düşmek istemesem de yukarıda belirttiğim desteklerin bir ülke bütçesinde tutacağı yerin, bu destekler ve doğru bir plan çerçevesinde oluşturulacak bilgi sermayesi üretim dalgasının o ülkeye yapacağı katkı ile karşılaştırıldığında göz ardı edilebilir olduğuna inancım tam!
Önerilerimin doğru yeri bulması, ideallerimizin bir gün gerçekleşmesi umuduyla.
Sevgiler,
K.